Görünmez Hükümdar

IconNameRarityFamily
Görünmez Hükümdar (I)
Görünmez Hükümdar (I)3
RarstrRarstrRarstr
Book, Görünmez Hükümdar
Görünmez Hükümdar (II)
Görünmez Hükümdar (II)3
RarstrRarstrRarstr
Book, Görünmez Hükümdar
Görünmez Hükümdar (III)
Görünmez Hükümdar (III)3
RarstrRarstrRarstr
Book, Görünmez Hükümdar
Görünmez Hükümdar (IV)
Görünmez Hükümdar (IV)3
RarstrRarstrRarstr
Book, Görünmez Hükümdar
Görünmez Hükümdar (IV)
Görünmez Hükümdar (IV)3
RarstrRarstrRarstr
Görünmez Hükümdar
items per Page
PrevNext
Table of Content
Görünmez Hükümdar (I)
Görünmez Hükümdar (II)
Görünmez Hükümdar (III)
Görünmez Hükümdar (IV)
Görünmez Hükümdar (IV)

Görünmez Hükümdar (I)

Görünmez Hükümdar (I)
Görünmez Hükümdar (I)NameGörünmez Hükümdar (I)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Görünmez Hükümdar
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionRex Lapis'in ölümlüler diyarında görünmez bir şekilde yaptığı gezintileri konu alan ve Liyue'de geçen fantastik bir roman. Dünyanın hazinelerle dolup taştığı bir dönemde geçen bu roman; gerçeği, kurguyu ve eski hayalleri bir araya getirerek okuyuculara Liyue Limanı'nda geçen büyüleyici bir hikaye sunuyor.
Liyue her türden nadir ve egzotik zenginliklerle birlikte, değerli hazinelerin de bir arada bulunduğu bir yerdir. Sezgileri kuvvetli olan biri kesinlikle bunları bulacaktır.

Xigu'nun Antika Dükkanının ilk sahibi olan sıra dışı koleksiyoncu Min'gui tam da böyle birisiydi.

Feiyun Yamacı'ndaki Xigu'nun Antika Dükkanının müşterileri genellikle varlıklı kişilerdi. Burası gün boyunca kapalıydı ve gece çökmeye başladığı zaman açılırdı. Müşteriler hiç de sıradan insanlar değildi. Sıra dışı zevkleri olan varlıklı ve kendinden emin insanlar buranın müşterisiydi.

Fontaine'den gelen ve usta ellerce yapılmış saat, Sumeru tütsüsü, Mondstadt'ın eski zamanlarında yaşayan bir aristokratın geçmişte sahip olduğu şarap kadehi, zamanında bir Adeptusun üzerinde tam olarak bir saat oturup da şereflendirdiği ahşap tabure, zamanında Toprağın Efendisi'nin çay içmek için kullandığı, yeşimden yapılma zarif bir çay bardağı, Liyue'nin komşu tanrısı Rüzgar Hükümdarı'nın zamanında yanlışlıkla düşürüp kırdığı paha biçilemez uçuk yeşil bir vazo... Tüm bunlar ve daha fazlası, müşterilerin boş zamanlarında gelip incelemesi için sergilenmişti. Her bir eşya, manevi bağlantı kurabileceği sahibini bekliyordu.

Bir gece, genç ve varlıklı bir adam yolda yürürken, bu dükkanın önünde öylesine durmuş ve raftaki eşyaları dikkatlice incelemeye başlamış.

Dükkan sahibi, bu genç adamın adeta ufuktaki dağlar kadar karanlık ve heybetli olan uzun, siyah elbisesine ve kehribar rengi gözlerine hayran kalmış.

Min'gui, tek bir bakışta bu adamın hiç de sıradan biri olmadığını anlamış.

"Xigu'nun Antika Dükkanına hoş geldiniz." demiş dükkan sahibi. "Dilediğiniz gibi etrafa bakının ve dikkatinizi çeken bir şey olursa bana seslenin."
Nazik sesi, gecedeki ölüm sessizliğini sonlandırmış.
"Ne? Ah, pardon."
Genç adam gülümsemiş ve çekingen bir tavırla konuşmaya başlamış.

"Bu olağanüstü sahte parça dikkatimi çekti de."

Bahsettiği eşya hasarlı bir yeşim tabletmiş.

Gece gökyüzüne bakan taraftaki desenler nispeten daha iyi durumdaymış. Parlak ay ışığı, tabletin üzerine vurdukça, yeşimdeki belli belirsiz lekeleri de ortaya çıkarmış ve tabletin yüzeyine işlenmiş, birbiriyle kesişen vadilerden adeta bir şelale gibi akmış. Tabletin ön yüzeyindeki aşınmalar ve çevresindeki parçalanmalar, bir zamanlar üzerine işlenmiş kelimeleri ve şekilleri görmeyi neredeyse imkansız kılıyormuş. Tüm bunlara bakıldığında, bu tabletin başından pek çok olay geçmiş gibiymiş.

"Sahte demek... Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?"
Müşterilerin böylesine sinir bozucu ithamlarda bulunmasına Min'gui epey alışıkmış aslında ama bu genç adamın sözleri o kadar net ve iğneleyiciymiş ki sinirlerine hakim olamamış.

Üstüne üstlük bu nadide parçayı bir maceracı, hiçliğin kalbinin derinliklerindeki terk edilmiş bir saraydan gizlice almış ve az kalsın hayatına mal oluyormuş. Min'gui bu parçayı almak için maceracıyla yaptığı sıkı pazarlığı hatırlamış ve bu pazarlığa rağmen yine de servetinin hatırı sayılır bir kısmını gözden çıkarmak durumunda kalmış. Bu tabletin gerçekten de sahte olması durumunda Min'gui varlığının büyük bir kısmını bir hiç uğruna harcamakla kalmayacak, aynı zamanda kaliteye verdiği önemle bilinen Xigu'nun Antika Dükkanının itibarı büyük ölçüde zedelenecekmiş.

Min'gui ne yapması gerektiğini biliyormuş. Antika dükkanını insanların gözünde bir hiçe dönüştürmekle tehdit eden bu arsız müşterinin icabına bir şekilde bakması ve bu yeşim tableti ona satmanın bir yolunu bulması lazımmış.

"Lütfen devam edin." demiş Min'gui. "Umuyorum ki bu parça için ayrıntılı bir değer biçebilirsiniz."

————————

"Hepimizin bildiği üzere iki bin beş yüz yıl önce tanrıların arasında yaşanan savaş, Teyvat'ı kaosa sürüklemişti. Bu savaşın sıkıntılarını, yaşadığımız diyardaki herkes çekmişti. Teyvat o zamanlar bugünkü gibi yedi ulusa bölünmüş değildi ama tıpkı günümüzde olduğu gibi eskiden de insanların yaşadığı yerler, şehirler ve uygarlıklar farklıydı..."
"Şimdi çoktan unutulmuş tanrılar, bir zamanlar büyük birer kutsal değer olarak kabul ediliyordu ve insanlar onlara tapıyordu. Atalarımız tanrılarının putlarını inşa etmek için denizden deniz kabukları ve inciler toplar, dağlardan yeşimler, arazilerden kayalar ve topraktan tuz kristalleri çıkarırdı."
"Bu türdeki yeşim tabletler, o çağlardan kalma birer yadigardır ve Rex Lapis'e tapan kadim bir kabileye aittir. Gerçi Toprağın Efendisi'ne o zamanlarda Rex Lapis denmiyordu muhtemelen ama..."
"Bahsettiğim bu çağlarda insanlar, kendi tanrılarının gözlerinin önünde birbirlerini acımasızca katletmesini izliyordu. Rex Lapis'in yedi ulusun para birimini belirleyip ilk Moraları basmasına daha uzun bir süre vardı. Bu nedenle, kabileler fiyat istikrarını sağlamak için şans eseri buldukları cevher parçalarıyla Toprağın Efendisi'nin suretinde yapılmış putları takas ederdi."
"Gördüğünüz üzere, fani aklı oldukça büyüleyici bir şey. Rex Lapis yol göstermeden önce onlar zaten yollarını kendi başlarına açmıştı."

Genç adam, az önce yaptığı gözlem üzerine biraz daha düşünmek istercesine duraksamış.
Kendisini bir şekilde daha ufak gösteren ve adeta üzerini örten gümüş parlaklığındaki ay ışığı altında öylece durmuş.

"Yaşadığımız çağda böylesine bir yeşim tablet bulmak oldukça güç. Pek çoğu dağlardaki nehir yataklarında gömülü bir şekilde duruyor. Zaten el oyması oldukları için hepsi nadide birer parça... Bu kadar uçuk fiyatlarda satılmalarının sebebi de bu zaten. Bu parçalara paha biçilemez dersem abartmış sayılmam."
"Rafınızda sergilediğiniz parçanın yeni yapılmış bir sahte olması üzücü bir durum o yüzden. Yeni derken demek istediğim şu; bu tablet olsa olsa babanızın zamanında yapılmıştır. En fazla o kadar eskidir yani."
"Bu sektörde bir söz vardır: 'Mükemmel yeşim, yeşim değildir.' Örneğin bu yeşimin neredeyse hiç kusuru yok ve saydamlık seviyesi gerçek olamayacak kadar iyi. Tüm bunlara bakıldığında bu parçanın atalarımızın elinden çıkması pek mümkün görünmüyor."
"Bir de bu yeşimin üzerine bir kadın figürü oyulduğunu görüyorum, ki bu olay bahsettiğimiz çağlardaki yadigarlarda pek rastlayamayacağımız bir durum."

Genç adam daha detaylı incelemek üzere tableti kaldırıp ay ışığına tutmuş.
"Gerçi bu mevzu hakkında dolaşan pek çok söylenti var ama Rex Lapis'in bir zamanlar kadın formunda yaşadığını doğrulayan hiçbir tarihsel kayıt ve bu hadise üzerine somut bir kanıt bulunmuyor."

Adam her ne kadar genç olsa da yaşlı ve insanı çileden çıkaran ukala bir havası varmış.

"Ah, işte burada yanılıyorsunuz..."
Min'gui hafifçe gülümsemiş. Tıpkı bir tilkinin, tecrübesiz bir avcıyla dalga geçerken gülümsediği gibi...
"Son kararınızı vermeden önce benim hikayemi dinlemek ister misiniz?"

Dükkan sahibi gözlerini kısmış ve hikayesini anlatmaya başlamış.

Görünmez Hükümdar (II)

Görünmez Hükümdar (II)
Görünmez Hükümdar (II)NameGörünmez Hükümdar (II)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Görünmez Hükümdar
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionRex Lapis'in ölümlüler diyarında görünmez bir şekilde yaptığı gezintileri konu alan ve Liyue'de geçen fantastik bir roman. Altında engin yeşim yatakları yatan uzun dağların arasında önemli fikirler, gereksiz yalanlar ile bir anda yan yana geliyor.
Tanrıların hâlâ dünya üzerinde dolaştığı çağlarda, günümüzde taptığımız Rex Lapis pek çok tanrıdan yalnızca bir tanesiymiş.
O zamanlarda halk arasında dolaşan söylentiye göre, Toprağın Efendisi soğukkanlı ve zalim bir tanrıymış. Adil, mantıklı ve tarafsız bir lidermiş ama normal insan hislerinden yoksunmuş. Tıpkı kaya gibi soğuk ve sertmiş.
Buna rağmen insanlar ona inanmış ve tapmış. Çünkü uyguladığı kanunlar sayesinde ticaretler adil, hayat ise güvenli ve düzen içindeymiş. İnsanlar ona inandığı için Toprak Hükümdarı daha da yücelmeye başlamış.

Fakat tanrılar bile, kendilerine tapan fanilerin inançlarını ve şüphelerini kontrol edebilecek güçte değildir.
Adalet muhafızı bir tanrı bile kendi kurallarını ve yasalarını hiçbir bireyin gönlüne zorla yerleştiremez.

Mingyun Köyü'nde hayatı tiye alan iflah olmaz bir yeşim zanaatkarı varmış. Eline geçen her işi, akla gelebilecek en alışılmadık şekilde ve teslim tarihinden tam bir gün önce bitirirmiş.

Gelen müşteri, vahşi bir hayvana üstünlük kuran bir avcının heykelini isterse, zanaatkar da ona hayatını kurtarmak için telaş içinde koşan minyatür bir yaban domuzu heykeli yaparmış.
Müşteri bir açıklama isteyince de şöyle cevap verirmiş:
"Çetin bir avcı, vahşi hayvana yaklaştığında yüzünü göstermeyi tercih etmeyebilir ama varlığı bile onu iliklerine kadar korkutmaya yeter."

Bir müşteri güçlü ve yüce bir hükümdarın tasvir edildiği bir oyma isterse, zanaatkar da muhtemelen heybetli bir taht heykeli yaparmış.
Neden böyle bir şey yaptığı sorulunca da şöyle dermiş:
"Hiçbir hükümdar tahtın üzerinde yüz yıldan fazla oturamaz. Tahtın yaşamı hükümdardan uzun sürer."

Zanaatkarın ne kadar acayip biri olduğunu artık Mingyun Köyü'ndeki herkes biliyormuş. Ticaretin verimli olduğu Liyue Limanı'nda durumdan haberdar olan varlıklı tüccarlar, bu olayın oldukça eğlenceli olduğunu düşünmüş. Bu muzip adamın elinden çıkacak işleri kendi gözleriyle görmek üzere ona sipariş vermek için can atıyorlarmış.

——————

Bir gece kapısından içeri bir kadın girmiş.
Siyah ve uzun bir elbise içindeki kadının kehribar rengi gözleri, Liyue'nin üzerindeki hilal ışığı altında ışıl ışıl parıldıyormuş.
Zanaatkar ile kadın birbirleriyle daha önce tanışmamalarına rağmen hemen sohbete dalmışlar. Enteresandır ki bu kadın köyde bulunan bütün cevherler ve yeşimler hakkında oldukça bilgiliymiş. Dünyanın harikalarından bahsederken sanki kız kardeşlerini anlatıyor, yeşim ve değerli metallerden bahsederken de sanki çocuğunu seven bir anne gibi tavır takınıyormuş.
Bir tek kültür, gelenek ve sosyal etkileşim konuları üzerinde durmak istemiyormuş.
Belki de dünyada olup biten konular hakkında o kadar da bilgi sahibi değildi ya da sadece konuşmak istemiyordu. Yine de bu kadında ilgi çekici bir şey varmış.
En azından zanaatkar öyle düşünmüş.

"Üzerinde Toprağın Efendisi'nin bulunduğu bir yeşim tablet yapmanızı rica edecektim."
Aralarındaki uzun sohbet sona erdikten sonra, kadın nihayet isteğini dile getirebilmiş ve artık yola koyulmaya hazırmış.
"Fakat bir şartım var: Efendimizin suretini kendi kafanızdan uyduramazsınız. Kendi gözlerinizle gördüğünüz gerçek sureti ne ise tablete de onu geçirmelisiniz."
"Aksi takdirde tek bir Mora ödemem." demiş kadın.

Böylece üç gün sonra tekrar görüşmek üzere anlaşmışlar.

İlk günde zanaatkar, arkadaşlarıyla birlikte yiyip içmiş. O gün hiçbir yeni işi kabul etmemiş.

İkinci gün ise yeşimi yerinde seyretmek üzere dağa tırmanmış ve bütün gün boyunca ne bir müşteriyle ne de bir arkadaşıyla görüşmüş.

Üçüncü gün gelip çattığında, zanaatkar kendini atölyesine kapatmış ve sabahtan akşama kadar yeşim üzerinde çalışıp sonunda işini tamamlamış.

Liyue'nin üzerinde tekrar hilal belirdiğinde, kehribar gözlü kadın dükkana geri dönmüş.
Zanaatkar, ortaya çıkardığı eseri kendinden emin bir şekilde kadına vermiş.
Yeşim tablet üzerinde tanrılarının sureti bulunuyormuş ama kadın formunda.

Kadın şaşkına dönmüş. Kaşlarını çatmış ve bir açıklama istediğini söylemiş.
Zanaatkar şöyle bir açıklama yapmış:
"İlk günde tanıdığım tüm bilge insanlardan fikir aldım ve Efendimizin ilkelerini ve çalışma tarzını öğrendim ama bunlar sadece iskeletini oluşturmamı sağladı."
"İkinci günde dağlarda gezindim ve bütün günümü kayaları inceleyerek geçirdim. Elementlerin medcezirini dinledim ve Efendimizin yarattığı her şey üzerine uzun uzun düşündüm ama bunlar sadece bedenini oluşturmamı sağladı."
"Üçüncü günde ise gözlerimi kapadım ve kalbimden nasıl geçtiyse tableti öyle oymaya başladım. Doğru zaman geldiğinde başladım ve doğru zaman geldiğinde bitirdim. İşte bu şekilde de onun ruhunu buldum."

Ardından zanaatkar tuhaf bir şekilde gülümseyerek şöyle demiş:
"Fakat neden böyle bir tasvirin ortaya çıktığını ben bile bilmiyorum."

Kadın, bir şey düşünürcesine elindeki eşyayı şöyle bir evirip çevirmiş.
"İlginç." demiş en sonunda kadın. "Bu olay bana başka bir hikayeyi anımsattı..."

Kehribar rengi gözleriyle zanaatkara şöyle bir bakmış ve hikayesini anlatmaya başlamış...

Görünmez Hükümdar (III)

Görünmez Hükümdar (III)
Görünmez Hükümdar (III)NameGörünmez Hükümdar (III)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Görünmez Hükümdar
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionRex Lapis'in ölümlüler diyarında görünmez bir şekilde yaptığı gezintileri konu alan ve Liyue'de geçen fantastik bir roman. Bu sıra dışı hikayede adalet ve kural kavramları anlamlarını yitiriyor.
Liyue, her türden nadir ve egzotik zenginliklerle birlikte değerli hazinelerin bir arada bulunduğu bir yerdir. Sezgileri kuvvetli olan biri kesinlikle bunları bulacaktır. Liyue Limanı'nın hiç olmadığı kadar zengin olduğu dönemde, pek çok sayıda mal ve hazine adeta medcezir gibi şehre girip çıkıyormuş.
Tıpkı günümüzde olduğu gibi, o zamanlarda da hayatın sefasını varlıklı tüccarlar ve gemi sahipleri sürüyormuş. O zamanlar piyasadaki büyük çalkantılarla ve okyanustaki vahşi canavarlarla başa çıkmaya cesaret eden kişiler halkı yönetiyormuş.

Günümüzde olduğu gibi o zamanlarda da liman, denizciler ve işçilerle dolup taşıyormuş.
Efsaneye göre Rex Lapis, her zaman Yujing Terası'ndaki hali vakti yerinde vatandaşlarla ahbaplık eden nezih bir beyefendi formunu almıyormuş. Bazen de sıradan bir vatandaş kılığına girerek madenciler, balıkçılar, denizciler ve bilgi tacirleriyle vakit geçiriyormuş.

O zamanlarda bir balıkçı gemisi olan, sert ve kaba mizacıyla bilinen bir adam varmış. İşçilerine her zaman kötü davranırmış ve istemediği bir şey olduğu zaman hemen işçilerini azarlar, hatta onlara kendilerini açıklama fırsatı bile tanımadan ücretlerini kesermiş.

Balıkçı gemisinin sahibi, günün birinde genç bir adamla tanışmış.
Balıkçı hemen bu adamı işe almış. Genç adam, o zamanın denizcileri gibi giyiniyormuş. Bol kesim kahverengi gömlek ve pantolon giyer ve kafasına da bandana takarmış. Fakat kavruk teninden ve kırışık yüzünden de anlaşılacağı üzere, önceleri dağda yaşayan fakat kaderini değiştirmek üzere şehre inip Qingce Köyü'nde yaşamaya başlayan sıradan bir insanmış.

O zamanlarda dağda yaşayan pek çok kişi gibi, o da hayattan çok bir beklentisi olmayan basit bir adammış. Ama yakaladıkları yapış yapış ve dokunaçları olan canlılara yaklaşmak istememesi, patronunu asıl kızdıran olaymış.

"Seçici olursan para kazanamazsın! Malikanede yaşayan soylu bir efendi olduğunu falan mı sanıyorsun sen?"
Yeni işe aldığı adamın maaşını kesmesi için öne sürdüğü tek gerekçe buymuş.

Genç adam mahcup bir şekilde gülümseyip işine devam etmiş. Bu durum, ikisi arasında geçecek pek çok konuşmanın üslubunu belirlemiş.
Ama günlerden bir gün genç adam bir soru sormuş:
"Her insanın sevdiği ve sevmediği şeyler vardır. Öyleyse neden en çok nefret ettiğimiz şeyleri yapmamız gerekiyor ki?"

Bu soruyu duyan balıkçı neye uğradığını şaşırmış. Bir anda sinir küpüne dönen adam, saf çırağının kafasına bir tokat patlatmış ve bağırmaya başlamış:
"Dünyanın kuralı bu aptal herif! Beni iyi dinle şimdi: Sevmediğim bir işi yapmam diyorsan, işte kapı orada. Senden hiçbir halt olmaz!"

"Ama belki de Rex Lapis kuralları koyarken böyle düşünmemiştir..."

"Kes sesini geri zekalı herif!"

"Hımm, belki bir hikaye anlatırsam konuyu daha iyi kavrayabilirsiniz."
Batan güneşin ışıkları altında, genç adamın gözleri tıpkı dağ madenlerindeki kehribarlar gibi parlamış.

"Öyle mi? Şimdi bir de hikaye anlatıcı mı kesildin başımıza?"
Sakin bir dağ köyünden gelen bu saf genç hikaye anlatacağı için, bizim balıkçı teknesinin sahibi epey meraklanmış.
"Anlat bakalım ama anlatırken bir yandan çalışmayı da ihmal etme!"

Genç adam bıyık altından şöyle bir gülümsemiş ve gözleri parlamış.
"Tamam o zaman. Size yeşim tabletin hikayesini anlatayım o halde..."

Böylece genç adam başlamış masalını anlatmaya. Patron bu masala kendini o kadar kaptırmış ki soyulduğunu hiç fark etmemiş bile. Hırsız, işçilerinden kestiği bütün ücreti patrondan aşırmış ve işçilere geri dağıtmış.

Görünmez Hükümdar (IV)

Görünmez Hükümdar (IV)
Görünmez Hükümdar (IV)NameGörünmez Hükümdar (IV)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, Görünmez Hükümdar
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionRex Lapis'in ölümlüler diyarında görünmez bir şekilde yaptığı gezintileri konu alan ve Liyue'de geçen fantastik bir roman. Dünyadaki hazinelerin titizlikle incelendiği bir dönemde söylenen nükteli bir söz ile tüm yalanlar ortaya çıkıyor.
O dönemde Liyue Limanı'na bir sürü egzotik eşya geliyormuş.
Bir gece vakti Xigu'nun Antika Dükkanının işletmecisi Min'gui, yadigarlar hakkında araştırma yapıyormuş ve isimsiz bir soyluya kadim zamanlardan kalma hikayeler anlatıyormuş.
Yeşim bir tablet hakkında konuşuyorlarmış.

Çoğu insanın bildiği üzere, Liyue'de yeşim bir eşyanın sahtesini yapmak o kadar da pahalıya patlamıyormuş. Sahte ama güzel görünümlü bir parça yapmak ise daha pahalıya mal olurmuş ama çoğu tüccar bu maliyeti karşılayabilirmiş.
Asıl önemli olan sahte eşyayı gerçekmiş gibi gösterebilecek bir masal uydurmakmış.

Tıpkı dağlarda volta atan bir yeşim ustası veya enteresan alışkanlıklara sahip balıkçı bir genç gibi sıra dışı karakterlerden hikayeler, eşyanın gerçekliğini daha da iyi vurgularmış.
Rex Lapis kuralları belirlemişti ama asla gücünü kullanarak sıradan halkı kusursuzmuş gibi yaşamaya zorlamamıştı. Çünkü kanunların ve sözleşme şartlarının amaç değil araç olduğunu biliyordu. Aslına bakılırsa, zamana yenik düşmeyen bir denge kurmak için insanların pek çok şeyin farkında olmaları ve kendi adlarına karar verebilme yeteneğine sahip olmaları gerekir.

Balıkçı gemisinin sert patronu bu ilkeyi kavrayamamıştı. Bu yüzden altında çalışan tayfa hem ondan korkuyor, hem de onunla dalga geçiyordu.

İnsanlar nasılsa, antikalar da aynen öyledir. Gerçekten de zanaat, kalite, nadirlik ve mükemmeliyet kolay bulunmaz ama bir yadigarın gerçek değeri geçmişinde saklıdır.

Genç soylu, bu fikri tam anlamamış gibiydi. Bu yüzden de yeşim tabletin sahte olduğunu iddia edip onu karalamakta bir beis görmemişti.

Ama Xigu'nun Antika Dükkanında bulunan her değerli eşya, böylesine irdeleyici ve deneysel bir gözle incelenseydi değerleri dibe çakılırdı.

Tıpkı bir genç kızın yüzbaşısı için döktüğü ve sonradan ebedi incilere dönüşen gözyaşları veya fani bir kralın kendi ruhunu içine hapsederek yaptığı bu dünyadan göçmüş kraliçesinin portresi gibi...

Zamanın tozlu raflarında kaybolup gitmesi gereken bu hikayeler, bu efsaneler varlığını sürdürmüş ve hâlâ bu yadigarların içinde yaşamaya devam ediyor.

"Güzel hikaye. O zaman bu sahte parçayı alayım ben."
Soylu genç başını sallamış. Altın rengi gözlerinin içi gülüyormuş.

"Tüm bunlardan sonra hâlâ sahte olduğunu mu düşünüyorsun?"
Min'gui hafifçe iç geçirmiş.

"Aynen öyle."
Genç soylu kendini gülmekten alıkoyamamış. Hatta dükkana girdiğinden beri ilk kez bu kadar keyifli görünüyormuş.

"Yeşim tabletlerin kadim birer para birimi olduğu hakkında anlattığınız hikaye, tamamen benim uydurduğum bir saçmalık."

Görünmez Hükümdar (IV)

Görünmez Hükümdar (IV)
Görünmez Hükümdar (IV)NameGörünmez Hükümdar (IV)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyGörünmez Hükümdar
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionRex Lapis'in ölümlüler diyarında görünmez bir şekilde yaptığı gezintileri konu alan ve Liyue'de geçen fantastik bir roman. Dünyadaki hazinelerin titizlikle incelendiği bir dönemde söylenen nükteli bir söz ile tüm yalanlar ortaya çıkıyor.
O dönemde Liyue Limanı'na bir sürü egzotik eşya geliyormuş.
Bir gece vakti Xigu'nun Antika Dükkanının işletmecisi Min'gui, yadigarlar hakkında araştırma yapıyormuş ve isimsiz bir soyluya kadim zamanlardan kalma hikayeler anlatıyormuş.
Yeşim bir tablet hakkında konuşuyorlarmış.

Çoğu insanın bildiği üzere, Liyue'de yeşim bir eşyanın sahtesini yapmak o kadar da pahalıya patlamıyormuş. Sahte ama güzel görünümlü bir parça yapmak ise daha pahalıya mal olurmuş ama çoğu tüccar bu maliyeti karşılayabilirmiş.
Asıl önemli olan sahte eşyayı gerçekmiş gibi gösterebilecek bir masal uydurmakmış.

Tıpkı dağlarda volta atan bir yeşim ustası veya enteresan alışkanlıklara sahip balıkçı bir genç gibi sıra dışı karakterlerden hikayeler, eşyanın gerçekliğini daha da iyi vurgularmış.
Rex Lapis kuralları belirlemişti ama asla gücünü kullanarak sıradan halkı kusursuzmuş gibi yaşamaya zorlamamıştı. Çünkü kanunların ve sözleşme şartlarının amaç değil araç olduğunu biliyordu. Aslına bakılırsa, zamana yenik düşmeyen bir denge kurmak için insanların pek çok şeyin farkında olmaları ve kendi adlarına karar verebilme yeteneğine sahip olmaları gerekir.

Balıkçı gemisinin sert patronu bu ilkeyi kavrayamamıştı. Bu yüzden altında çalışan tayfa hem ondan korkuyor, hem de onunla dalga geçiyordu.

İnsanlar nasılsa, antikalar da aynen öyledir. Gerçekten de zanaat, kalite, nadirlik ve mükemmeliyet kolay bulunmaz ama bir yadigarın gerçek değeri geçmişinde saklıdır.

Genç soylu, bu fikri tam anlamamış gibiydi. Bu yüzden de yeşim tabletin sahte olduğunu iddia edip onu karalamakta bir beis görmemişti.

Ama Xigu'nun Antika Dükkanında bulunan her değerli eşya, böylesine irdeleyici ve deneysel bir gözle incelenseydi değerleri dibe çakılırdı.

Tıpkı bir genç kızın yüzbaşısı için döktüğü ve sonradan ebedi incilere dönüşen gözyaşları veya fani bir kralın kendi ruhunu içine hapsederek yaptığı bu dünyadan göçmüş kraliçesinin portresi gibi...

Zamanın tozlu raflarında kaybolup gitmesi gereken bu hikayeler, bu efsaneler varlığını sürdürmüş ve hâlâ bu yadigarların içinde yaşamaya devam ediyor.

"Güzel hikaye. O zaman bu sahte parçayı alayım ben."
Soylu genç başını sallamış. Altın rengi gözlerinin içi gülüyormuş.

"Tüm bunlardan sonra hâlâ sahte olduğunu mu düşünüyorsun?"
Min'gui hafifçe iç geçirmiş.

"Aynen öyle."
Genç soylu kendini gülmekten alıkoyamamış. Hatta dükkana girdiğinden beri ilk kez bu kadar keyifli görünüyormuş.

"Yeşim tabletlerin kadim birer para birimi olduğu hakkında anlattığınız hikaye, tamamen benim uydurduğum bir saçmalık."

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

TopButton