
![]() | Name | Olağanüstü Hırsız Reed Miller’ın Maceraları (II) |
Type (Ingame) | Görev Eşyası | |
Family | Book, loc_fam_book_family_1067 | |
Rarity | ![]() ![]() ![]() | |
Description | Nod-Krai’da oldukça popüler olan, Reed Miller’ın kahramanlıklarını konu alan ucuz kurgusal hikayelerden oluşan bir seçki. Çeşitli yazarların eserlerinden derlenen bu hikayelerin doğruluğu, basılı oldukları kağıdın kalitesi kadar güvenilmezdir. |
Table of Content |
Item Story |
Obtained From |
Gallery |
Item Story
Aşka inanmayan bir genç kadının kalbini bu kadar hızlı çalabilen bu insan kim? (Bu, Nod-Krai'da çok popüler bir kurgu eseridir ve Reed Miller ile valinin kızı Leonita Prokhorovna Trubetskaya'nın ilk karşılaşmalarından itibaren başlayan aşklarını konu alır. Sorumluluk Reddi: Bu hikaye tamamen hayal ürünüdür. Gerçek kişi, yer veya olaylarla herhangi bir benzerlik göstermesi tamamen tesadüfidir.) Valinin biricik kızı Leonita Prokhorovna Trubetskaya, nedimesiyle birlikte yemek salonuna doğru ilerliyor. Sakin maskesinin altında bir endişe hissedilse de adımları zarif ve kendinden emin. Çünkü bir hanımefendi ne olursa olsun her zaman böyle görünmeli. Gözlerini sabah gazetelerine dikmiş, usta hırsız Reed Miller'ın duyurusunu bugün yapacağından neredeyse emin. Bu gizemli kuzgunun zihnini anlamaya başladığını düşünüyor ve babasının adamlarının onu henüz yakalayamamış olması, içinde bir öfke kıvılcımı ateşliyor. "Hıh, seni mutlaka yakalayacağım!" Babası bugün gazeteye normalden daha fazla yoğunlaşmış gibi. Leonita, tostundan bir ısırık alıp umursamaz bir tavırla soruyor: "Bugün ilginç bir haber var mı babacığım?" "Biricik Leonita'mın tatlı canını sıkmasını gerektirecek hiçbir haber yok." Lord Trubetskoy gazeteyi kenara koyuyor ve kızına gülümseyip "Kuyumcuyu içeri gönder." diyor. Valinin yanında duran kızıl saçlı bir uşak hemen birini içeri alıyor. Gelen kişi elinde bir mücevher kutusuyla usulca bir reverans yapıyor. Vali kutuya şöyle bir göz atıp ardından kızına verilmesini işaret ediyor. Leonita'nın yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirirken babası şöyle diyor: "Hadi ama, doğum gününü unuttuğumu sanmadın umarım. Üç gün sonraki baloda, sevgili küçük Nita'm Snezhnaya'nın, hatta Teyvat'ın en gözde kızı olacak. Hadi tak da nasıl durduğuna bir bakalım!" Leonita, uysalca kolyeyi kutusundan alıp boynuna takıyor. Babasının seçimi yine her zamanki gibi mükemmel. Tasarım ve işçilik, tartışmasız bir Fontaine yapımı olduğunu gösteriyor. Ortasındaki taş, Natlan'ın en ışıltılı taşlarından bile daha göz kamaştırıcı. "Biliyorum, biraz erken." diye belirtiyor. "Ama biricik kızımın doğum gününü ilk kutlayan kişi babası olarak ben olmalıyım!" Kolyeye şöyle bir göz gezdiriyor ve ekliyor: "Bunu baloda tak mutlaka. Orada çok önemli bir konuğumuz olacak, onunla tanışmanı istiyorum." Babasının ciddi tonu, Leonita'nın hediyenin gerçek önemini derhal anlamasını sağlıyor. Leonita bu doğum gününden sonra evlilik çağına girecek. Valinin kızı olarak, her zaman nüfuzlu bir Snezhnayalı asilzadenin oğluyla evlenmesi bekleniyordu zaten. Bu nedenle aşka asla inanmamıştı. Ne de olsa tamamen anlamsız bir şeydi. Babasının onun zekasına ve güzelliğine karşı bir hayranlığı vardı elbette, ancak evlatlık kızından asıl beklediği şey itaatkarlığı ve olgunluğuydu. Tabii bu, nedenlerden yalnızca biriydi. "Anlıyorum babacığım." Vali, son bir sevgi gösterisiyle kızının saçlarını okşuyor. Yeniden o ciddi görevine dönerken babacan gülümsemesi kayboluyor ve tüm dikkatiyle işine koyuluyor. Leonita, kalbinde hafif bir hüzünle babasının gidişini izliyor. Hafif bir nefes vererek kendini toparlıyor, artık odaklanma zamanı. Sabah gazetesini eline alıyor ve tam tahmin ettiği gibi ön sayfada siyah tüylerle bezenmiş bir mektup görüyor. Mektupta şöyle yazıyor: Sevgili Lord Trubetskoy, Üç gün sonra, yeni ayın karanlık gecesinde hazineniz benim olacak. Cömertliğiniz için size teşekkür ederim. Saygılarımla. Reed Miller. ==================== "Hangimizin kim olduğunu söyleyebilir misin?" Fontaineli kuyumcu, giysi odasından çıkan iki kızıl saçlı uşağa şaşkınlıkla bakıyor. Elbette içlerinden yalnızca biri, valinin sarayındaki İkinci Derece Uşak. "Soldaki... Yok, dur. Sağdaki mi? Hayır, imkanı yok... Yani... Sağdaki! Evet, sağdaki olmalı!" "Tahmin ederek mi bulacaksın?" Sağdaki adam biraz hoşnutsuz görünüyor. "Emin misin? Doğru değilse bugün başın belada demektir!" diyor soldaki uşak alaycı bir tavırla. "Sağdaki!" diyor kararlı bir şekilde ama terleyen yüzü onu ele veriyor. Sağdaki uşak bir kahkaha patlatıyor ve dublörünü kuyumcuya doğru itiyor. "Bilemedin. Bu senin sevgilin!" "Hah! İşte kılık değiştirme diye buna derim!" "Ha... Y-Yani sağdaki sahte olan demek istedim!" "Seni var ya..." "Hahaha, ya siz yok musunuz!" diyerek araya giriyor uşak kılığındaki Reed Miller, kahkahası odada yankılanıyor. "Unutmayın, amacımız sahteyi gerçek gibi göstermek! Eğer sevgililer bile birbirlerini tanıyamıyorsa bu akşamki operasyon sorunsuz geçecek demektir." "Fakat bunu tek başına yapmak zorunda mısın? Bir şeyler ters giderse arkanı kollayacak kimse de olmaz." diyor gerçek uşak endişeli bir ses tonuyla. "Artık daha fazla Hazine Avcısı kaybetmeye tahammülüm yok." diyor Reed Miller. Bunu derken yüzündeki neşe yerini ciddiyete bırakıyor. "İşin en tehlikeli kısmını, valinin sarayına sızma görevini hallettin zaten. Fontaine'e gidip gelmemi hiç kafaya takma o yüzden. Oradaki insanların da Hazine Avcılarının yardımına ihtiyacı var." Uşak ve kuyumcu birbirlerine bakıyor. Sonra da Reed Miller'a ciddi bir söz veriyorlar: "Bu dünyadaki tüm ızdırabı çalacağımıza söz veriyoruz!" Miller ikilinin gidişini izliyor, sonra da gün batımının aydınlattığı valilik sarayına dönüyor. Trubetskoy'un Hazine Avcılarına karşı başarılı olmasının tek bir sebebi vardı, o da muazzam servetiydi. Dünyanın en büyük hırsızları bile onun neredeyse sınırsız kaynakları karşısında güçsüz kalmıştı. Yeterince hazineyle en iyi savaşçılar tutulabilir, en iyi silahlar elde edilebilir ve en zeki danışmanlar tutulabilirdi. Hatta servet, kanunları bile susturabilir ve tüm direnişin üzerini altın bir kum tabakasıyla örtebilirdi. Trubetskoy'un servetinin gerçek boyutu, dünya için daima bir muamma olmuştu. İşin garibi, kimse bu servetin kaynağını ciddi ciddi sorgulamadı. Miller, bunları düşünüp hafifçe kıkırdıyor. Ama artık sınırsız bir zenginlik bahşettiği söylenen efsanevi Sampo Değirmeninin valinin sarayında saklandığını biliyor. Bu keşfi için kızıl saçlı uşağın araştırmalarına, kuyumcunun dikkatli gözlerine ve (doğum günü yaklaşmakta olan) valinin kızına minnettar... ==================== Miller'ın mektubunun yer aldığı gazete anında yok satıyor. Sonraki günlerde tüm Nod-Krai, heyecanla Leonita'nın doğum günü balosunu bekliyor... Ancak vali kızının kendisinden ziyade usta hırsız ile vali arasındaki kaçınılmaz çatışmayı merak ediyor herkes. Valinin sarayı alarma geçirilmiş durumda, gelen her konuk sıkı bir incelemeden geçiriliyor. Usta hırsızın kılık değiştirme konusundaki namı düşünüldüğünde bunun gerekli bir önlem olduğu anlaşılabilir. Leonita, uzun isimlerin ve unvanların yer aldığı listeyi -baronlar, kont oğulları, kraliyet sarayının yükselen yıldızları, Çar'ın desteklediği klanlar vb.-incelerken boynundaki kolye ağırlaşmaya başlıyor, bir hediyeden ziyade pranga gibi hissettiriyor. Avluya çıkıp temiz hava almanın iyi geleceğini düşünüyor. "Anne, şuradaki Lord Trubetskoy'un kızı mı?" "Evet, aynen öyle." "Ama o neden... Bir insan? Sonuçta Yüce Lord insan değil." "O sadece Lordun evlatlık kızı." "Ne tuhaf. Asil Lord Trubetskoy neden bir insanı evlat edinmiş ki?" Leonita'nın daha önce görmediği zarif ve özgüvenli bir kadın, koridorun yakınında çocuğuna bir şeyler fısıldıyor. Leonita'nın kendisine baktığını fark edince dönüp hiçbir şey demeden uzaklaşıyor. Doğru. Asil Lord Trubetskoy neden bir insanı evlat edinmiş ki? "Doğru. Asil Lord Trubetskoy neden bir insanı evlat edinmiş ki?" Yüreğine işleyen mutsuzluğu dile getiren bu fısıltı, Leonita'yı ürkütüyor. Avluya bakınıyor ama ondan başka kimse yok. Hayal gücü ona oyun mu oynuyor yoksa? İç çekip yeni bir tedavi seansı için sarayın iç odalarına doğru gidiyor. Bu seanslar onu son derece bitkin düşürse de babası için bir utanç kaynağı olmamak adına şikayet etmeden direniyor. Nedense avluda duyduğu o sesi bir yerden hatırlıyor. O öyle bir ses ki, tıpkı kışın yanan bir şenlik ateşi gibi, karları dahi eritebilir. ==================== Akşam olduğunda konuklar birbiri ardına gelmeye başlıyor ve Leonita'nın gerginliği tırmanıyor. Akşam boyunca birbiri ardına gelen potansiyel eş adayları onunla dans etmek istiyor. Ama içlerinden biri bile Leonita'nın zihninde yer edinemiyor. "On, dokuz, sekiz..." Gece yarısına doğru geri sayım başladığında odadaki tüm gözler Leonita'ya dönüyor. Babasının yanı başında ise hırsıyla öne çıkan kraliyet sarayının yükselen yıldızı duruyor. Bakışlarını Leonita'ya mı yoksa boynundaki ışıl ışıl parlayan o muazzam mücevhere mi yönelttiği belirsiz. "Altı, beş, dört..." İnsanların aklından ne geçtiğini kestiremiyor. Doğum günü mü yoksa bambaşka bir şey mi? "... Üç, iki..." Ha? Leonita az önce etrafındaki herkesin gümüşi beyaz bir parıltıyla çevrelendiğini ve bu ışığın giderek daha parlaklaştığını fark etti. Bazen onun bedeni de aynı gümüşi ışığı yayardı. Babası bunun sürekli tedavi gerektiren bir hastalık olduğunu söylemişti, ona göre bir kusurdu bu. "... BİR!" Boynundaki mücevher aniden yere düşüyor. Dünya gümüşi beyaz bir ışıkla doluyor. Leonita'nın etrafına karlı bir gece kadar derin bir sessizlik çöküyor. Donakalıyor, nabzı ışıkla aynı ritimde atıyor ve kalbi görünmez bir iplikle çekiliyor. İçinden bir ses kaçmak için yalvarıyor, ancak nazik bir güç ayaklarını yere sabitliyor. Bu neyin nesi? Büyü mü? Kader mi? Yoksa yaklaştığı anda canlanan ve asla inanmadığı o his mi? Zaman durmuş gibi, etrafındaki kalabalık silinip gidiyor ve bu sükunetin içinden sıcak bir kırmızı ışık hüzmesi ona doğru hızla yaklaşıyor. "Bayan Leonita, tehlikedesiniz! Vali sizi korumam için beni görevlendirdi. Lütfen benimle gelin." "Ama babam bana dedi ki... Hayır. Seni o göndermedi. Sen... Reed Miller'sın!" "Lütfen hanımefendi. Bu emri son dakikada ald..." "Herkesin senin çok zeki olduğunu söylüyor ama bana kalırsa utanmaz bir yalancının tekisin!" "... Epey akıllı olduğunuz belli genç hanım." "Hıh. Babam çok sağlam bir güvenlik ağı kurdu. Buradan kaçamayacaksın." "Fakat o "sağlam güvenlik ağı", gizli odadaki Sampo Değirmeninin üzerine yoğunlaşıyor, değil mi?" "Of..." "Duyuruda gayet net ifade ettim. Bu gece, valinin en değerli hazinesi benim olacak. Değirmen her ne kadar değerli olsa da onu bir 'hazine' olarak görmüyorum." "Y-Yani... Hedefinde... Ben mi varım?" "Aynen öyle, zeki ve güzel genç hanım." "Hah! Ben Lord Prokhor Trubetskoy'un kızıyım. Babamın baş düşmanının beni esir tutmasına izin vereceğimi mi sandın!" "Gerçekten valinin kızı mısın? O halde söyle bana, asil Lord Trubetskoy neden bir insanı evlat edindi?" "..." Gümüşi beyaz güç, tedaviler, Sampo Değirmeni, babasının bitmeyen serveti ve "evlatlık" kelimesi... Hepsi bir anda Leonita'nın zihnine hücum ediyor. O, babasının servetinin gerçek kaynağı. "Tedaviler" iyileşmesi için değildi. Onlar birer ayindi, Değirmenin sayısız elmas üretmesini sağlayan anahtarlardı. Bir parçası bunu her zaman biliyordu aslında, ancak hakikatle şimdiye dek hiç bu şekilde yüzleşmemişti. "Ha, neredeyse unutuyordum." Miller konuşurken kızıl saçlı uşak kılığından çıkarak gerçek yüzünü gösteriyor. "Taşın içindeki küçük mekanizmayı son anda tetikledim. Neyse ki kaçırmadım." Eğilip Leonita'nın kulağına şöyle fısıldıyor: "Mutlu yıllar!" Hikayenin gerisi malum, öyle değil mi? Reed Miller, valinin sarayındaki tüm hazineleri çalıyor ve Leonita onun gerçek yüzünü görür görmez ona aşık oluyor. Şatafatlı kafesini terk edip usta hırsızla birlikte dünyayı dolaşıyor. Reed Miller efsanesi genellikle kurgu olarak bilinir. Fakat daha önce hiç aşık olmamış ve aşkın varlığına inanmayan biri, böyle bir anı bizzat deneyimlemediğinden bu hikayeyi gerçek dışı bulacaktır. |
Obtained From
Shop
Name |
n/a |
items per Page |
|
lunar reaction is extremely unnecessary. Unless you have huge crit rate, it is even worse than elec...