Küçük Cadı ve Sönmeyen Ateş (VI)

Küçük Cadı ve Sönmeyen Ateş (VI)
Küçük Cadı ve Sönmeyen Ateş (VI)NameKüçük Cadı ve Sönmeyen Ateş (VI)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, loc_fam_book_family_1051
RarityRaritystrRaritystrRaritystrRaritystr
Description"Böyle bir vakitte bunu yazmak hâlâ gerekli mi?" "Bırak yazayım. Bu dünyaya dönme fırsatını çok nadiren yakalıyorum. Alice de bana katılırdı hem. Devam etmezsek en başından beri tüm yaptıklarımız anlamını yitirir."

Item Story

Küçük cadı aceleyle öğretmeninin yanına gitti. Onun karşısına geçip sınavın neden sona erdiğini ve neden cadı olmaya hak kazanamadığını sormak istiyordu. Öğretmeninin önünde yere bir şeyler fırlatmak istiyordu ama tabii ki öğretmeninin en sevdiği çay fincanına dokunmayacak, yalnızca yere düştüğünde kırılmayacak ve yerden kaldırabileceği şeyleri fırlatacaktı. Hatta durum gerektirirse ne kadar ciddi olduğunu göstermek için en çok sevdiği ikinci çay fincanını bile paramparça etmeye hazırdı. Ne de olsa onu kendi satın almıştı, arkadaşlarından gelen bir hediye değildi. Böyle hediyelere en az arkadaşları kadar değer verirdi ve duygusal patlamalarına kurban edecek değildi.

"Octavia geri döndü. Hadi biraz hasret giderin."
Birbirlerini yeniden gördüklerinde öğretmeni sakince bu sözleri söyledi. Böylece, küçük cadının biriktirdiği, mayaladığı, fermente ettiği, kurguladığı ve defalarca provasını yaptığı duyguları o anda buhar oldu.
Octavia hem onun hem de efsanevi yaşlı cadının yakın arkadaşıydı. Evi yıkılmıştı ama buna karşı koyacak cesarete sahip olmadığı için sonsuza dek sürecek bir yolculuğa çıkmıştı.
Bir sürü dünya görmüş ve küçük cadıya gökyüzünün ötesindeki gökyüzü hakkında sayısız hikaye anlatmıştı.

"Tüm evren ölmek üzere. Durumlar kısa süre önce zirve yaptı, şimdiyse çok hızlı bir şekilde kötüleşecek." Octavia güneş ışıklarının süzüldüğü bir bahçede oturmuş, küçük cadının en sevdiği fincanlara çay dolduruyordu.
Küçük cadı bir sandalye çekip oturdu. "Çok ani döndün." dedi. "Senin için sandalye hazırlamamıştık. Şu anda muhtemelen yaşlı cadının sandalyesinde oturuyorsun."
"Evrendeki çoğu yıldız söndü. Ne kadar zaman kaldığını bilmiyorum." dedi Octavia, "Bu yüzden sizi görmeye geldim."
"Öğretmenler bu yüzden mi cadı sınavlarını durdurdular? Yani sen geri dönüp onlara bunu söylediğin için mi?" diye sordu küçük cadı.
"Belki de. Böyle bir dünyada her şey anlamını yitirir. Artık cadı olmana gerek kalmadı."
"O halde öğretmenime kızmama da gerek kalmadı." dedi küçük cadı.
"Peki bana kızacak mısın? Cadı olma şansını kaybetmene ben sebep oldum." dedi O.
"Eğer yine gidip bir daha geri dönmezsen kızacağım." diye yanıtladı küçük cadı. "Yatak odasına gidip sandalyeni getireyim."
"Yaşlı cadının sandalyesinde otursam olmaz mı işte? Artık çok yaşlandı, yerinden kalkıp buraya oturacak kadar bile enerjisi yok."
"Olmaz! Bu onun sandalyesi, senin kendi sandalyen var!" diye karşılık verdi küçük cadı, oldukça ciddi bir şekilde. "Herkesin bir sandalyesi var. Böylece bir kişi burada olmasa bile o kişinin hatıraları bizimle olur. Bu yüzden kesinlikle yanlış sandalyeye oturamayız."
Octavia istemsizce gülümsedi.

Ve küçük cadının cadı olma sürecini yarıda kestiği için ona özür mahiyetinde bir bilgi verdi:
Şöyle ki
"'Sönmeyen ateş' gerçekten var. Nerede diye sorarsan..."

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

TopButton