Icon | Name | Rarity | Family |
![]() | Litin Halkı (I) | 3![]() ![]() ![]() | loc_fam_book_family_1062 |
![]() | Litin Halkı (II) | 3![]() ![]() ![]() | loc_fam_book_family_1062 |
![]() | Litin Halkı (III) | 3![]() ![]() ![]() | loc_fam_book_family_1062 |
items per Page |
|
Table of Content |
Litin Halkı (I) |
Litin Halkı (II) |
Litin Halkı (III) |
Litin Halkı (I)

![]() | Name | Litin Halkı (I) |
Type (Ingame) | Görev Eşyası | |
Family | loc_fam_book_family_1062 | |
Rarity | ![]() ![]() ![]() | |
Description | Natlan kabileleri arasında dolaşan ve Fontaineli ünlü yazar K'n-yan'ın popüler bir eserinden çevrildiği söylenen bir fantastik roman. Fakat Fontaine Şehri'ni ziyaret eden Natlanlılar, ne kitabın orijinaline, ne de "K'n-yan" adında bir yazar bilen Fontaineliye rastlamadıklarını söyler. |
Alev çalınalı üç bin yıl oldu. Yazının icadından beri aydınlanmanın ve aklın bu kadar ön planda olduğu bir dönem yaşanmamıştı. Ayın olmadığı gecelerde bile metropolün pek çok yükselen anıtı sayısız ışıkla aydınlatılıyor. Sokakları ve mahalleleri birbirine bağlayan metal borular göz alıcı bir ışıltıyla parlıyor, içlerinden akan altın renkli sıvı şehre yaşam enerjisi veriyor. Altın sıvı "litin", insan uygarlığının can damarıdır. Teknokrasinin onu 100 yıl önce keşfettiğinden bu yana sayısız yeniliğin kaynağı oldu ve yeni bir çağ başlattı. Otomatik toprak sürme makinaları tarımı kökten değiştirip mahsul verimini altı kattan fazla artırdı ve uçan araçlar bir zamanlar kıtayı çevreleyen ıssız şehirleri birbirine bağladı. Bugünün insanları litinin olmadığı bir dünya hayal edemezler. Bu durum özellikle de birbirine bağlı şehirlerin yöneticileri için geçerli. Litin, ilk olarak Natlantea olarak bilinen ve dünyanın derinliklerinde yer alan kadim bir yerleşimin harabelerinde keşfedildi. Kökleri derinlere uzanan bir madde olan litinin çıkarılması da bu sayede mümkün oldu. Yüzeyden o kadar derine inmek mümkün olmadığı için litin üretimi, Natlantea harabelerini kontrol eden Teknokrasi Kurulunun elinde toplandı. Ancak litin talebi arttıkça şehirler arasında tedarik ve dağıtım konusunda çatışmalar görülmeye başlandı. Anlaşmazlıklar yaygınlaşıp şiddetlendikçe de savaşın gölgesi belirginleşti ve yeryüzünün dört bir yanını sardı. Ancak metropol sakinleri en azından bugün için, şehirlerinde düzenlenen ve bu vesileyle sokakları ve meydanları doldurdukları "Kıta Fuarı" dolayısıyla üzerlerine çöken gölgeyi geçici olarak unuttular. Teknokrasi Kurulunun düzenlediği bu organizasyon barış ve ilerlemenin kutlanmasının yanı sıra yeni icatların ve teknolojik yeniliklerin tanıtıldığı bir sergi niteliğindedir. Her ne kadar bu icatlar yakında farklı şehirlerde giderek kızışan silahlanma yarışına katkıda bulunacak olsalar da şu anda endişeli halk için geçici bir teselli işlevi görüyorlar. Tabii bu senin için geçerli değil. Sergilenen yeni oyuncaklarla ya da onlara aval aval bakan kalabalıklarla ilgilenmiyorsun. Fuarın koşuşturması, burada buluşma kararından duyduğun huzursuzluğu artırmaktan başka bir işe yaramıyor. Birkaç hafta önce bir grup isyancı Tsath'taki litin aktarım merkezini tahrip etti ve ardından "Litin şeytanın hediyesidir" ve "Teknokrasi dünyamızı mahvediyor" gibi klişeleri dile getirdikleri önceden kaydedilmiş bir projeksiyon yayınladılar. Kendilerine "Aydınlanmamış Elçiler" demeleri dışında, diğer isyancılardan ayrılan bir özellikleri yoktu. Ancak Tsath'ın yöneticisi, isyancıların iki şehir arasında savaş çıkarmak isteyen metropol yetkililerinin kışkırtmasıyla hareket ettiğini söyledi, hatta isyancıların tamamının metropol vatandaşı olduğuna dair kanıt sunacak kadar ileri gitti. Metropol yetkilileri kendilerini aklamak ve ortamı sakinleştirmek için Teknokrasi Kurulunun müdahalesini talep etti ve sen de bu amaçla burada bir soruşturma yürütüyorsun. "Beklettiğim için üzgünüm Dedektif Bey. Bu fuar gerçekten fevkalade, kendimi stantlara bakmaktan zor alıkoydum." Sen tam bu olaylar arasındaki bağlantıları düşünürken kısa boylu ve şişman bir adam arkadan sana sesleniyor. Adı Akhra'ymış ve Teknokrasi Kurulu tarafından sana soruşturmanda yardımcı olması için gönderilmiş. "Formaliteleri bir kenara bırakalım Akhra. Önce bildiklerimizden başlayalım." |
Litin Halkı (II)

![]() | Name | Litin Halkı (II) |
Type (Ingame) | Görev Eşyası | |
Family | loc_fam_book_family_1062 | |
Rarity | ![]() ![]() ![]() | |
Description | Natlan kabileleri arasında dolaşan ve Fontaineli ünlü yazar K'n-yan'ın popüler bir eserinden çevrildiği söylenen bir fantastik roman. Fakat Fontaine Şehri'ni ziyaret eden Natlanlılar, ne kitabın orijinaline, ne de "K'n-yan" adında bir yazar bilen Fontaineliye rastlamadıklarını söyler. |
Kendi gözlerinle görmeseydin bu müreffeh metropolün böyle bir cehalet çağının kalıntılarını barındırabileceğine asla inanmazdın. Günler süren araştırmaların ardından nihayet Akhra ile birlikte, "Aydınlanmamışlar" adıyla bilinen isyancıların büyük bir köprünün altındaki yıkık bir kilisede saklandıklarını keşfediyorsunuz. Bulundukları konum onların sinsice hazırlanmış siyasi bir oyunun maşası değil de bir grup gerici olduklarına seni daha da ikna ediyor. Ancak bunu Teknokrasi Kuruluna sunabilmeniz için kanıt gerektiğinden, Akhra ve sen isyancıların sürekli ne olduğu belirsiz kargolar taşıdıkları üslerinden çıkmalarını beklemeye ve ardından içeri girip kanıt toplamaya karar veriyorsunuz. Şansınızı denemeden önce üç hafta boyunca saklandıkları yeri izliyorsunuz. Bu süre zarfında kiliseye girip çıkan toplam on iki kişi olduğunu ve özellikle bu sabah hepsinin araçlarına binip gittiklerini tespit ediyorsunuz. Gözlemlerinize göre gün batımından önce dönmeyecekler. Akhra kapıda nöbet tutarken sen kiliseye giriyorsun. Uzun ve dolambaçlı koridorda hastalıklı bir formaldehit kokusu hakim. Çıkışı bulana dek karanlıkta el yordamıyla ilerliyorsun. Kilisenin içi muhtemelen arkaik yağ lambalarıyla aydınlatıldığı için daha büyük görünüyor. Loş ışıkta duvar boyunca uzanan tuhaf metal varilleri görüyorsun. Grubun taşıdığı şeyler bunlar olmalı. Varillere dikkatle yaklaştığında her birinin etiketlendiğini ve üzerlerinde "Cehalet" yazdığını görüyorsun. "Belki de kadim bir dinle alakalıdır" diye geçiriyorsun içinden. İncelemek üzere varillerden birini almaya hazırlanırken bir çift soğuk el omuzlarına yapışıyor. "Kahretsin!" Akhra ile üç hafta boyunca kiliseyi gözetlemiştiniz ve bu süreçte içeri girip çıkan yalnızca on iki kişi olmuştu. Ya bu kişi hiç dışarı çıkmadı... Ya da bilmediğin başka bir çıkış daha var. Panikle, varillerden birini tekmeyle açıyorsun. Formaldehit kokusu kiliseye ilk girdiğin ana göre çok daha baskın geliyor. Keskin koku biraz kendine gelmeni sağlıyor ve arkadan yaklaşan adamın kim olduğunu sonunda görüyorsun. Yüzüne insan yüzü diyebilmek için bin şahit lazım, çarpık yüzünün üzerinde gözlerinin olması gereken yerde sadece iki boş çukur var. "Gördün mü? Gördün mü?" Çığlık atıp kalın kollarını uzatıyor ve etrafındaki havayı kavrıyor. Kör olduğu belli, belki de bu yüzden onu dışarıda görmedin. Seni göremediğini fark edince hızla odanın giriş kısmına gidiyor ve karanlık koridordan tökezleyerek dışarı çıkıyorsun. "Dedektif, neler oluyor? Hey, dikkatli ol! Nereye koşuyorsun?" Korku ve kafa karışıklığı içinde önce yoldaşının sesini, sonra da yanına gelirken çıkardığı telaşlı ayak seslerini duyuyorsun. Görev umduğun gibi gitmemiş olsa da tamamen başarısız olmuş sayılmazsın. En azından kaçarken o tuhaf varillerden birini alabildin. Bunları düşünürken ayağa kalkıyorsun. İskelet ve makina karışımının ucube bakışları hâlâ senin üzerinde mi diye kontrol ediyorsun. Çökük yüzü, ruhsuz ve çukur gözleriyle sana bakıyor, ardından soğuk sesini duyuyorsun... "Onu gördün, değil mi? O bir 'Aydınlanmamış'." |
Litin Halkı (III)

![]() | Name | Litin Halkı (III) |
Type (Ingame) | Görev Eşyası | |
Family | loc_fam_book_family_1062 | |
Rarity | ![]() ![]() ![]() | |
Description | Natlan kabileleri arasında dolaşan ve Fontaineli ünlü yazar K'n-yan'ın popüler bir eserinden çevrildiği söylenen bir fantastik roman. Fakat Fontaine Şehri'ni ziyaret eden Natlanlılar, ne kitabın orijinaline, ne de "K'n-yan" adında bir yazar bilen Fontaineliye rastlamadıklarını söyler. |
Devasa kafası ve ince uzuvları sayısız iplikle sürüngenimsi bir bedene bağlanmış. "Baktığın şey bir 'İnsan'. Dünyadaki türünün son örneği." Önündeki ucube, yakındaki bir yetiştirme tankında yüzen başka bir yaratığı işaret ediyor. Ucubenin görünüşüne alışmış olsan da gözlerini kaçırmak için elinden geleni yapıyorsun. Çukur "gözleri" tüylerini diken diken ediyor. "Eğer bu bir 'İnsansa' o zaman biz neyiz?" Kısa süre önce "Akhra" olarak bildiğin yaratığa soruyorsun. Şimdi tekrar düşününce bunun Teknokrasi Kurulunda kullanılan bir kod adı olduğunu tahmin ediyorsun. Aklının almadığı bir teknoloji sayesinde kilise, Natlantea'ya bağlı. Belki de her şehirde böyle bir yer vardır, karanlıkta onları birbirine bağlayan bir yer. "Siz mi? Yüzeyde yaşayan o şeyleri diyorsan... Yani süs köpekleri, av köpekleri, küçük gri insanlar... Uzun zamandır onlara çeşitli isimler veriyoruz..." "Onlara ne isim verirsen ver, nihayetinde hepsi bizim tasarımımız. Biyolojik işlevleri bizimkiyle taban tabana zıt ve içinde yaşadığımız ortam onlar için ölümcül derecede zehirli. Bu yüzden sebep oldukları bozunma, yaşayabileceğimiz bir dünyayı yeniden yaratabilmemiz için hayati bir önem taşıyor." Bu yaratığın anlattıkları doğruysa o zaman tüm uygarlık tarihi onların planlamasının bir sonucudur ve şu anda kullandığımız sayısız teknolojik mucize ve icat bize onlar tarafından bahşedilmiş demektir. Her zaman yanı başımızdalarmış ama hiç görmemişiz. Bunun nedeni, beynimizin salgıladığı ve dünyayı olduğu gibi algılamamızı engelleyen "mantık sisi" denilen gaz halindeki bir madde. Bu yaratığın korkunç görünüşünü algılayabilmemin tek nedeni "Cehalet" adlı bir gazı solumuş olmam. Bu maddeyi önceki bedenimde bizzat ben yarattım. "Yine de bir sorum daha var. Bize verdiğiniz litin tükendiği zaman birbirimizi büyük bir savaşta yok edeceğimizden nasıl emin olabiliyorsunuz?" Natlantea'nın harabelerinde keşfedilen mucize enerji kaynağı "litin", bu yaratıkların enerji formudur. Uygarlıkları, gezegeni tehlikeli bir maddeyle kaplayan büyük çaplı bir savaşa girdikten sonra hayatta kalan "İnsanlar", özlerini saf enerjiye aktarıp yer altının derinliklerindeki biyolojik bir mahzende depolamaya karar verdiler. Daha sonra, yarattıkları kirli gezegende hayatta kalabilecek yeni türler tasarladılar. Bu yeni türlerin zararlı maddenin biyolojik olarak çözünmesine yardımcı olacağını ve yüzeyi tekrar yaşanabilir hale getireceğini umdular. Ancak bu yeni dünyada, yarattıkları canlılara yer yoktu. Yüzeyde yaşayanlar litini keşfedip onu uygarlıklarını geliştirmek için kullandıkları zaman yer altındaki kadim varlıklar yeniden ortaya çıkacaklardı. Bu nedenle yüzeydeki uygarlığın kendi kendini yok edeceği ve böylece yeni bir hayata başlayacakları günün gelmesini beklediler. "Psikotarih diye bir şey duymuş muydun? Ya da... Neyse, çok önemli değil zaten. Mesele şu ki türlerin tarihini tasarlamak tıpkı biyolojik işlevleri tasarlamak gibi basit bir teknoloji meselesidir." "Sürekli arayışta olan kalp, güç bela kontrol edilen açgözlülük ve zafer tutkusu... Her seferinde aynı kaçınılmaz sonuca götürür insanı. 'Aydınlanmamışlar' bunu inkar etseler de bunun sebebi sizin anlamsız ahlak anlayışınızın evrim tarafından henüz aşılamamış olmasıdır." Nihayet biyolojik mahzenin derinliklerindeki son odaya geliyorsun. Burada Aydınlanmamışların sayısız neslinin anıları saklanıyor. Bu kadim uygarlığın hayatta kalanları, yaşam enerjilerini litine aktarmaya karar verdiklerinde buna direnen bir azınlık vardı. Benliklerinden vazgeçip sınırsız, tekil bir bilgeliğe dönüşmeyi reddettiler. Böylece "Aydınlanmamışlar" olarak yaftalandılar. Çoğunluk, Aydınlanmamışların haklarını ellerinden alamasa da bu son odayı onlara tahsis etti ve böylece yüzeydeki yaşam formları aracılığıyla nesiller boyunca bedenlendiler. Aydınlanmış olduğunu düşünenler, aydınlanmamış olanların da er ya da geç onlara katılarak ait oldukları bütüne geri döneceklerine inandılar. Sen Aydınlanmamışların liderisin. Kanun koyan bilgelerin, erdemli olmayı metheden ozanların ve tiranların zulmüne karşı duran savaşçıların sayısız anısına tanıklık ettin. Her anının başlangıcında kadim şehirden sürgün edilenlerin üzerine gölgesini düşüren devasa bir figür görüyorsun. Figür konuşuyor gibi görünse de sözlerini hatırlayamıyorsun. Hatırladığın tek şey onu özlediğin. Belki de Aydınlanmamışların tüm nesilleri sonunda buraya dönüp kendi cevaplarını veriyorlardır. O halde senin cevabın nedir? |
i got c1 citlai and c1 xilonen soo i dont need anyone else, plus whats the point of Dahlia the char...