Maawe ile Monetoo

IconNameRarityFamily
Maawe ile Monetoo (I)
Maawe ile Monetoo (I)3
RarstrRarstrRarstr
Book, loc_fam_book_family_1053
Maawe ile Monetoo (II)
Maawe ile Monetoo (II)3
RarstrRarstrRarstr
Book, loc_fam_book_family_1053
Maawe ile Monetoo (III)
Maawe ile Monetoo (III)3
RarstrRarstrRarstr
Book, loc_fam_book_family_1053
items per Page
PrevNext
Table of Content
Maawe ile Monetoo (I)
Maawe ile Monetoo (II)
Maawe ile Monetoo (III)

Maawe ile Monetoo (I)

Maawe ile Monetoo (I)
Maawe ile Monetoo (I)NameMaawe ile Monetoo (I)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, loc_fam_book_family_1053
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionKaplıca Halkından gelen ve yavru Sürüngen Maawe'nin kaplıcayı nasıl yarattığını anlatan dokuma bir parşömen. Görünüşe bakılırsa, farklı paragraflar farklı dönemlerdeki şairler tarafından kaleme alınmış.
Efsanelere göre, çok uzun zaman önce kibirli ejderhalar evleri olarak gördükleri Natlan topraklarında özgürce dolaşırlarmış.
O zamanlar bu topraklarda yaşayan insanlar henüz kabilelerini kurmadan önce, ejderhalar günümüzdeki Sürüngenlerden çok daha büyük ve azametliymiş.
Tıpkı günümüz insanlarının yaptığı gibi, ejderhaların da kendilerine ait farklı kabileleri varmış ve kadim kadın şefler tarafından yönetiliyormuş.
O zamanlar yer altından kaynayarak çıkan kaplıcalar ya da değerli taşlar kadar berrak ve güzel parıldayan göller yokmuş.
Hele o yaygaracı gezgin ozanlar veya duygusuz kaplıca şairleri hiç yokmuş.

O zamanlar bu uçsuz bucaksız kızıl topraklarda gezen ejderhaların arasında diğerlerine benzemeyen genç bir ejderha varmış.
Ejderhalar ister göklerden gelen elçiler ister sıradan ölümlü ruhlar olsun bu dünyadaki diğer canlılara kibirli bir şekilde hep yukarıdan bakmışlar.
Kadim savaşlar dahi onların bu kibirli duruşlarını yok edememiş, aksine yaşadıkları felaketlerin ateşi onların hırsını ve kibrini daha da körüklemiş...
Ancak bu genç ejderha farklıymış. Monetoo'nun şarkılarından çok etkilenmiş ve gizlice insan davranışlarını gözlemlemeye koyulmuş.
Bu ejderhanın adı Maawe imiş. Kadim ve çoktan unutulmuş bir dilde "sicim" anlamına geliyormuş.

Genç Maawe kadim savaşları hiç yaşamadığından ejderhaların "erdemlerini" hiç anlayamamıştı.
Onun gözünde hiçbir şey ay ışığının aydınlattığı serin bir geceden ve kızıl kayalıkların sıcak gölgelerinden daha hoş değildi.
"Ejder Lordunun Sarayında böyle bir tembellik nasıl olur? Buna nasıl müsamaha gösterilir? Bu çocuğun kendisine miras kalan asil hırsı ve öfkeyi yeniden keşfetmesi lazım."
Ejderha şef böyle konuştu ve genç Maawe'nin "gerçek bir ejderha" olabilmesi için kabileden ayrılması gerektiğine hükmetti.
Böylece ancak kalbi katılaşacak, obsidiyen kadar inatçı ve gururlu olacak, kibirli ve zalim hırslarının peşinden tek başına gidebilecekti...

Maawe ile Monetoo (II)

Maawe ile Monetoo (II)
Maawe ile Monetoo (II)NameMaawe ile Monetoo (II)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, loc_fam_book_family_1053
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionKaplıca Halkından gelen ve yavru Sürüngen Maawe'nin kaplıcayı nasıl yarattığını anlatan dokuma bir parşömen. Görünüşe bakılırsa, farklı paragraflar farklı dönemlerdeki şairler tarafından kaleme alınmış.
Ve böylece Maawe tek başına uçsuz bucaksız kızıl vahşi doğaya adımını atmış oldu.
Gerçek bir ejderha gibi, kavurucu güneş ve ıssızlık imtihanlarından geçti.
Gururlu ve erdemli bir tabiata sahip olurken, bir yandan da asil hırsını ve öfkesini aradı.
Tüm o masum rüyalarda kendisine eşlik eden Monetoo'yu takip etti.
Ve öfkeyi bulmak üzere birlikte çıktıkları yolda belki de o kadar da yalnız değildi.

Maawe doğuya doğru, kükürt bulutlarıyla kaplı yüksek dağlara gitti.
Orada vadilere ulaştı ve kapkaranlık madenlerin önünde durdu.
Dağda parlak kristaller arayan kabile arkadaşlarını gören Maawe bağırarak onlara selam verdi,
Ancak kapkaranlık mağaradan gelen tek yanıt yine Maawe'nin kendi sesinin yankısı oldu.
Meğerse burada yaşayan kabile arkadaşları çoktan buranın sessizliğine ve sakinliğine alışmış,
Artık dağdaki kayaların arasında dolaşan yaratıklar haline gelmişlerdi.
Bu kayaların arasında öfke falan olmadığını gören Maawe omuzlarını silkti ve gitti.

Maawe batıya, uzun zamandır ölü olan loş ve kasvetli ormana gitti.
Atalarının kemiklerinin yanından geçerken onlara gerçek bir ejderha gibi saygı gösterdi.
Sayısız dallarla örülmüş o kocaman sarayın önüne geldi.
Saçakların arasından özgürce uçan kabile arkadaşlarını görünce bağırarak onlara selam verdi,
Ancak karşılığında sadece rüzgarın hışırtısını ve sallanan dalların sesini duydu.
Meğerse burada yaşayan kabile arkadaşları çoktan buranın sessizliğine ve sakinliğine alışmış,
Artık ormanın derinliklerinde sessizce gezinen yaratıklar haline gelmişlerdi.
Öfke, Orman Domuzlarını kovalayarak elde edilecek gibi değildi, o yüzden Maawe omuzlarını silkti ve gitti.

Maawe güneye, nehirlerin kuruduğu kahverengi bozkırlara doğru yol aldı.
Eski rüyaların kalıntılarının ve gençliğin paramparça olmuş o arzularının yanından geçti,
Yaşlandıkça ve bozuldukça solan en kadim umutların yanından geçti.
Dumanla kaplı çorak araziyi aştı ve kabile arkadaşlarının yanına vardı.
Sislerin arasında derin hayallere dalan arkadaşlarına bağırarak selam verdi,
Onlar da sıcak bir şekilde yanıt verdiler ve muhteşem hayallerine katılması için Maawe'yi de davet ettiler.
"Kardeşimiz, uzaklardan gelen değerli misafirimiz, lütfen burada bizimle kal. Yalvarıyoruz!
Hayal dünyamızda kal, hep birlikte geçmişi ve şimdiyi yaratalım.
Hayal dünyamızda kal, hep birlikte harika bir yarının hayalini kuralım."
Ejderhaların ihtişamlı geçmişi ve geleceği, onların hayallerinin mucizevi parıltısıyla aydınlandı.
Tam da bu büyüye karşı koyamayacak haldeyken Maawe arkadaşının şarkısıyla uyanıverdi.
Öfke hayal kurarak bulunabilecek gibi değildi, o yüzden Maawe omuzlarını silkti ve gitti.

Maawe kuzeye, bu diyarın ayak basılmamış yerlerine doğru gezintiye çıktı.
Lavların aktığı deltaları geçti, sessiz ve haşin vahşi doğaya ulaştı.
Yanan ruhların dans ettiği topraklardan geçti, sert ve siyah taşlı kapıdan içeri girdi.
Nihayet Maawe yanındaki yoldaşıyla birlikte tahtında oturan bilge ejderhanın huzuruna vardı.
"Genç, hangi amaçla huzuruma çıktın?"
Bilge ejderha, gördüğü karşısında hayrete düşmüş bir şekilde ve yumuşak bir ses tonuyla Maawe'ye böyle söyledi.
"Göklerle olan savaş yüzünden kabile arkadaşlarımın kalbinin katılaştığını sanıyordum,
İçlerindeki nefret onları tavsiyelerime kulak asmaz hale getirdi.
Ama bugün karşıma biri gelmiş, hem de oldukça genç.
Söyle bakalım, ne istiyorsun? Belki senin için bir ayrıcalık yaparım."

Bunun üzerine Maawe yolculuğunda yaşadığı her bir şeyi bilge ejderhaya anlattı.
Bir zamanlar çok değer verdiği rüyalardan ay ışığının aydınlattığı serin gecelere,
Kızıl kayalıkların sıcak gölgelerinden Monetoo'nun şarkılarına,
Kabile şefi tarafından sürgüne gönderilmekten bulması zor bir öfke arayışına kadar her bir şeyi...

"Genç... Ne kadar saf ve cesur bir yüreğin var,
Benim bile elde edemeyeceğim bir şeyi aramak için huzuruma gelmişsin.
Burayı hemen terk et. Aradığın öfkeyi burada bulamazsın."
Obsidiyen kapıyı kapatan bilge ejderha Maawe'ye bir daha cevap vermedi.

Maawe ile Monetoo (III)

Maawe ile Monetoo (III)
Maawe ile Monetoo (III)NameMaawe ile Monetoo (III)
Type (Ingame)Görev Eşyası
FamilyBook, loc_fam_book_family_1053
RarityRaritystrRaritystrRaritystr
DescriptionKaplıca Halkından gelen ve yavru Sürüngen Maawe'nin kaplıcayı nasıl yarattığını anlatan dokuma bir parşömen. Görünüşe bakılırsa, farklı paragraflar farklı dönemlerdeki şairler tarafından kaleme alınmış.
Böylece bilge ejderhanın obsidiyen kapısı Maawe'nin yüzüne kapanmış oldu ve Maawe hayal kırıklığı içerisinde oradan ayrıldı.
Dağdan inerken tüm yol boyunca Maawe'ye yoldaşlık eden Monetoo, bir zamanlar Filojistonla dolu topraklardan iyice uzaklaştıkça ışığını ve sıcaklığını kaybetmeye başlamıştı. Rengi gittikçe kül grisi bir renge bürünmeye ve şarkısının sesi de uzaklaştıkça belirsizleşmeye başlamıştı.
Maawe umutsuz ve üzgün bir halde çaresizce yoldaşını kurtarmanın bir yolunu aradı, anca obsidiyen kapı halen sımsıkı kapalıydı ve bilge ejderhanın genci tekrar görme gibi bir niyeti yoktu.
"... Beni kükürt havuzuna at, buz gibi derinliklere göm..."
Maawe'nin kulaklarına böyle bir ses ilişti. Monetoo'nun konuşma yetisi yoktu ancak Maawe bunu bilmiyordu. Bu yüzden, yoldaşının dileğini yerine getirmeye karar verdi.
Kim bilir kaç saat yürüdükten, onlarca seraptan geçtikten ve ölümcül tehlikelerle dolu sayısız imtihanlardan geçtikten sonra Maawe nihayet kükürt dolu kaplıca havuzlarına ulaştı. Canlılar için yaşanılmaz bir yer olan bu yere yaklaşıldığında bile zehirli gazlar bedeni yakabilir ve kaynayan asitler cildi kavurabilirdi.
Fakat mucizevi bir şekilde, Maawe yoldaşının suretini bu kükürt dolu havuza attığında kaynayan asit gözlerinin önünde berrak bir kaplıcaya dönüştü.
Kabilemizin ilk şairleri de işte bu kaplıcadan doğdu. Biz Meztlilerin de söylediği gibi, "Şairler ve ozanlar kükürtten doğarlar." çünkü onların sözleri gerçekten de yakıcıdır.
Maawe işte bu şekilde Natlan'ın ilk kaplıcasını yarattı.
Böylece Maawe bu kaplıcayı kendisine yuva yaptı. Dört uzvu harika yüzgeçlere dönüştü, ince bedeni yuvarlak bir görünüme kavuştu ve böylece ilk Koholazor oldu.
Tabii Maawe yoldaşını unutmadı. Birlikte yaptıkları onca yolculuktan sonra arkadaşını nasıl unutabilirdi ki?
Maawe duyduğu ve öğrendiği tüm şarkıları kaplıcalardan doğan insanlara, yani atalarımıza öğretti. Bugün bile Meztlilerin nesilden nesile aktardığı şarkılar o kadim çağdan gelen yankılardır.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

TopButton